SECURİTY^++^ İÇİMDEKİ SULTANI GÖRMEK İSTER GÖZLERİM^++^UNDERGRAUND---PESİMİST<<kUrALsızLAr>>IQT&EmRAh(B!T!r!M !k!İL!iİ
  KÜDÜR İCADI
 
"...bir zamanlar adı esen siyaset rüzgarına göre bir inönü stadı, bir mithat paşa stadı olan futbol stadından maç seyrederdim.
çimi kel de olsa ülkemizin tek doğru dürüst stadıydı. seyirci, o zamanlarda tezahürat yapıp yeri göğü inletiyordu.

‘‘bir baba hindi, heey allah!.. gassaray'a bindi, heey allah!..’’ (binilen takım fener ve beşiktaş da olurdu.). ya da yanlış karar veren hakem en çok eşcinsellikle suçlanırdı.

ama o yıllarda bir futbolcunun eşine, hakemin anasına ya da bir spor yazarının sülalesine binlerce kişinin toplu olarak tecavüz talebinde bulunacak kadar terbiyesizleşeceği kimsenin aklına gelmezdi.

seyirciler, maça döner bıçakları ya da odunlarla değil köfte-ekmek ve çekirdek alarak geliyorlardı.

ne oldu da böyle oldu? ne oldu da türk insanı kendi kardeşine ana avrat küfreder oldu? ne oldu da gencecik çocuklar hiç tanımadıkları bir delikanlıyı düşman ilan edip linç eder oldu?

amigoluk kurumu

herhalde bu rezilliğin sosyal, psikolojik hatta ekonomik nedenleri çoktur. ama ben 50 yılı bulmuş gazeteciliğimin deneyimi ve içgüdüsüyle bu terörün ilk sırasına ‘amigoluk kurumunu’ koyuyorum.

kurum sözüne gülmeyin. çünkü futbol amigoluğu, futbol ağaları sayesinde kurumlaştı. yani arazi mafyası, çek-senet mafyası gibi artık o da bir kurum. herkes maçlardaki küfürlerden yakınıyor. ama nedenlerini anlatmakta biraz yan çiziyor.

ben de yarım yüzyıl içinde zaman zaman beraber çalıştığım spor gazeteciliğinin bazı duayenlerine ‘‘kimdir bu amigolar, kimdir bu çeteler, kimdir bu bir sülük gibi futbol topuna dişini geçirip futbolu savaşa çevirenler? diye sordum.

önce ekmekler bozuldu, sonra amigolar!

aslında amigoluk futbolumuza renk getirmişti ve maçlarımızı şenledirmişti. benim bildiğim ilk amigo eskişehirsporlu orhan'dı. tribünleri bir orkestra şefi gibi el kol hareketleri ile yönetirdi. sağ kolunu kaldırır, tribün sloganla cevap verirdi. sanki ders çalışmışlar gibi sol elini sallar, seyirci başka bir slogan atardı. ama hiçbirinde küfür yoktu.

orhan bu işaretlerle stadlarda efsane oldu. (sonunda iyi bir işadamı olduğunu da duydum.)

amigoluk, 1980'li yıllarda istanbul'a da yayıldı. ardından amigo rolünü üstlenmiş cahil kenar mahalle delikanlıları, güçlerini göstermek için karşı takımı ‘düşman' ilan edip tribünleri onlara ana-avrat sövdürmeye başladılar. anlaşılan tribünler küfüre teşneymiş ki, bu günlere geldik.

maaşli amigolar!

sonra kulüp ağalarının yani idarecilerin bu amigoları maaşa bağlayıp kullanma dönemi başladı. ‘‘ali şen başkan, fenerbahçe şampiyoonn’’ diye inleyen fener tribünlerini hala hatırlarsınız sanırım.

artık karşı takıma, başkanına, kendi takımı içindeki rakip yöneticiye, gazetelere hatta gazetecilere bile binlerce ağızdan sövüp sövdürmek maçta taç atmak kadar olağan bir iş haline gelmişti.

tabii, başları kel olmadığı için diğer kulüpler de üçer beşer amigo edinip, beslemeye başladılar. böylece, amigoluk kurumlaştı ve çeteleşti.

amigoların maaşları genel olarak nakit değil bilet olarak ödenir. onlar da bu yüzlerce bileti karaborsada satıp parasını paylaşırlar.

amigo dayanişmasi

size masal gibi gelecek ama her cümlesi doğru bir amigo öyküsü anlatayım:

o yıllarda galatasaray'ın kız voleybol takımı küme düşmek üzere ve maç da kadıköy burhan felek salonu'nda...
zamanın galatasaray başkanı futbol amigolarını çağırıp:
‘‘gidin bizim kızlara tezahürat yapın, yüreklendirin. kızlar yenilirse gözüme sakın görünmeyin!..’’ der..
amigo ve çetesi kadıköy'e doğru hamle eder..
ama trafiği tıkanmış boğaz köprüsü'nden geçmek ne mümkün!..
vapura koştururlar ama maça yetişmeleri olanaksız..

bunun üzerine galatasaray'ın amigosu karşı sahildeki fenerbahçe'nin amigosuna telefon eder..
kendileri adına galatasaraylı kızların maçına gidip tezahürat yapmalarını ister..
pazarlıkta anlaşırlar..
fenerli amigo ve adamları voleybol maçına yetişip, ‘‘gassaray... gassaray... cimbombom’’ diye bir avaza tezahürat yaparlar..

beşiktaş'ın amigosu geçinen ve masraf edip kendine garip bir elbise diktiren orhan, başarısız bir milli maçtan sonra koca göbeğiyle mustafa denizli'nin üstüne zıplayıp milli takım yöneticimize kafa atmıştı..
bu rezilliği televizyonda izlemiştik..
herkes bunun milliyetçi duygularla yapılan bir taşkınlık olduğunu sandı..
oysa, bu olay bir televizyon kanalının tezgahladığı bir mizansendi..
orhan, o kafayı atmak için o televizyon kanalından para almıştı..
yani amigoluğun aslında tuttuğu tek takım mangır-spor'du.
 
 
  Bugün 18 ziyaretçi (21 klik) kişi burdaydı!  
 
WWW.KODMASTER.TR.GG

SİTENE EKLE

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol